Yaz mevsiminin bitimiyle birlikte birbirini takip eden sonbahar ve kış aylarında, sıcaklıklardaki değişimlerden dolayı cilt yapısında kuruluğa meyil etme belirtileri dikkat çekici seviyeye ulaşabilmektedir. Bu yazımızda bu durumun nedenleri ve buna bağlı yapılacak bakım destekleri ile ilgili pratik bilgiler vermeye çalışacağız.
Yaz ömrünü tamalarken, daha serin günlerin ve akşamların yaşandığı sonbahara yerini devrediyor. Güzel bir yaz dönemini geride bıraktıktan sonra güneş, deniz ve havuzdan etkilenen cildimize destek olmanın yanı sıra, sonbaharın serin ve yağmurlu günlerine ayak uydurmaya çalışan cildimiz için yeni bir bakış açısı sunmanın zamanının geldiğini belirterek sizler için hazırladığımız önerilerimize birlikte bir göz atalım.
İçsel ve dışsal faktörlerin birleşmesinden etkilenen yaşlanma, yapısal ve moleküler bozulma ile birlikte derinin fonksiyon ve görüntüsünü etkileyen, yavaş bir ilerleme ile seyir eden biyolojik bir süreçtir. Temel olarak cilt yaşlanması, zamana bağlı olarak gelişen kronolojik yaşlanma ve başta güneşin zararlı ışınları olmak üzere yetersiz beslenme ve su tüketimi, toksinler, hava kirliliği gibi faktörlere bağlı olarak gelişen dış yaşlanma olmak üzere iki farklı şekilde gerçekleşmektedir.
Cilt bakım rutininin temel adımlarını her gün özenli bir şekilde yapmaya çalışırken, aynı hassasiyeti göz altı ve çevresi içinde gösteriyor musunuz?
Cilt bariyeri, cildin en üst yüzeyinde bulunan ve diğer tabakalar için koruyuculuk sağlayan katmanı ifade etmektedir. İdeal yapıya sahip bir cilt bariyeri, yumuşak, pürüzsüz ve dolgun bir görünüm sergilemektedir.
Cildimiz geçen yıllarla birlikte elastikiyetini yitirmeye başlamaktadır. Bu durum özellikle ciltte yaşlanma belirtilerinin ortaya çıkması ile kendisini göstermektedir. Bu kadar önemli bir kavram olan elastikiyet ne demektir sorusuna cevap vererek yazımıza giriş yapalım.
Gözenekler cildin nefes almasına ve nemli kalmasına yardımcı olan küçük kanallardır. Ancak gözeneklerin girintili yapıları, makyaj, kir ve biriken toksinler sebebiyle zamanla görünür hale gelmeye başlayabilir.
Kışın zorlu geçen hava şartlarından sonra, cildiniz canlılığını kaybederek yorgun düşmüş olabilir. Soğuk havaların ve ağır kış şatlarının cilde kaybettirmiş olduğu nem ve canlılığı ilkbahara girerken yeniden yakalamak için neler yapabiliriz? Gelin bu sorunun cevabını bulmak için sizler için hazırladığımız yazıyı birlikte okuyalım.
Cilt bakım rutininin ilk ve en önemli aşamalarından birini oluşturan cilt temizliği, aydınlık ve canlı bir cilt görünümü için vazgeçilmemesi gereken bir bakım rutinidir. Gün geçtikçe derecesini arttıran olumsuz çevre koşulları, hava kirliliği, UV ışınları ve yaş almaya bağlı etkenlerle birlikte cildin temizlenmesi daha fazla önem taşımaya başlamaktadır. Cildin gerçekten temizlendiğinden emin olmamıza yardımcı olması için ihtiyaç duyulan cilt temizliği olarak ifade edebileceğimiz “ derinlemesine cilt temizliği ” ile ilgili merak ettikleriniz için yazımızı okumaya devam edebilirsiniz.
Hava değişimleri tüm vücudu etkilediği gibi cildinde doğrudan etkilenmesine sebebiyet verebilmektedir. Kışın gelmesiyle birlikte, ciltte meydana gelebilecek olan istenmeyen oluşumlara yönelik merak ettiklerinizi bu yazımızda bulabilirsiniz.
Cilt kuruluğu cildin en yüzeysel tabakası olan epidermiste yeterli miktarda su bulunmamasıyla karakterize olan çok yaygın bir cilt oluşumudur. Erkekleri ve kadınları eşit şekilde etkilemekle birlikte yaşlı bireylerde görülme sıklığı daha fazladır. Özellikle eller, dirsekler ve dudaklar başta olmak üzere cilt kuruluğu vücudun tamamına yakınında görülebilen bir cilt oluşumudur.
Akne, cildin orta tabakasında bulunan sebum yani yağ salgılayan kanalların tıkanması, şişmesi ve daha sonra iltihaplanması sonucu ortaya çıkan bir cilt oluşumudur. Deride artan yağ salgısı ve gözeneklerin tıkanması sonucu siyah nokta (komedon) oluşur. Daha sonra bu komedonlar bakteriler tarafından istila edilir ve ciltte kabarık kırmızı şişlikler oluşur. Aşırı büyük olanlar deride iz bırakabilirler. Akneler sıklıkla yüz, sırt, kol ve göğüs bölgesinde görülür.